15 Ağustos 2013 Perşembe

...











Her insanın içinde masallara inanan bir çocuk yaşar.
Ve birgün öl(dürül)ür o çocuk,
kalbiyle..


*Simla

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Masum olmalıydı hayat..





Nankörüz, başka açıklaması yok! Her şeyi unutmaya hazır bünyemiz.

Haksızlık, yalnızlık, ayrılık ve ölüm. Hiçbirini sonsuza dek ilk günkü gibi hissetmiyoruz.

Unutuyoruz farkında olmadan. Doğamız bu.. Ve en kötüsü de anlaşılır bir durum bu yaşadığımız. Olması gereken bu çünkü.



Bazen kendimiz yaşıyoruz, bazense uzaktan izliyoruz. ‘’Başınız sağolsun’’ ya da ‘’Allah rahmet eylesin’’ cümlesinde asılı kalıyor üzüntümüz kimi zaman.. Bizim içimize düştüğünde ise ateş, hiçbir sözcük yetmiyor. Ve acının sahibi olmamız, unutmamıza engel olamıyor.



Çıkar uğruna insanlar ölüyor, normal karşılıyoruz. Her gün türlü türlü vahşeti film gibi izliyoruz ve hayatımıza dönmemiz sadece bir kaç saniyemizi alıyor. Çünkü bize dokunan yok.

Çünkü bizim için her şey olağan, her şey normal seyrinde!



Ve insanız biz.

Bazen çok utanıyorum..

Bir yerlerde, kim oldukları önemli değil, büyük acılar yaşıyor insanlar ama elimizden bir şey gelmiyor.

Unutmak ise an meselesi.



Ama hiç kimse hak etmiyor böylesi çaresizliği, yalnızlığı.. Kimse kimseden üstün değil ki.

Bilmemki, nasıl yaşıyoruz!


*Simla

 















10 Mayıs 2013 Cuma

Her ruh çok sevilmeyi kaldıramaz .


Kadını kendisine sıra dışı gelen güzelliği yüzünden ayırır erkek diğerlerinden. Bir şekilde başkası gibi değildir ve bu yüzden ona âşık olur.
Burnu, göz kapakları, elleri, dişleri ya da belki ten rengidir ilgisini çeken.
Sonra kişisel özelliklerine takılır kafası: Kahkahası, durgunluğu, düşünce biçimi, becerisi ya da beceriksizliği, dişiliği ve yahut çocuksuluğu hoşuna gitmeye başlar...



Derken kokusunu keşfeder.
Banyodan yeni çıkmış ıslak halini, sabah uykudan kalktığında gülen şiş gözlerini, makyajsız cildini, ojesiz tırnaklarını sever...
Evet, o asla başkaları gibi değildir.
Bu yüzden "erkeğin sevdiği" kadın olur.


 

Sonra kendisine gösterilen minicik, küçücük güzel şeyler yüzünden sevmeye başlar kadın erkeği.
Sevilmenin tadını da alır erkek böylece...
Sevdiği tarafından sevilmek gibisi yoktur zaten...
Ama sevilmeye, çok sevilmeye başlayınca tuhaflaşır insan bünyesi...
Her ruh çok sevilmeyi kaldıramaz.
Ve kadın sevmeye başladı mı, kendini kaybeder...
"Sevmeyi" abartır kadın.


 

*Alıntı

24 Şubat 2013 Pazar

Yüreğimin dili..




''Aşk''  beni-seni  ''biz'' yaptığı için mutluyum ben. Ellerin ellerimdeyken dünya benim etrafımda pervane.. Gözlerinde kendimi sevgiyle gördüğüm her an hayat bana güzel.. Ve telefonun ucunda ki sesin, seni yanımda hissedebildiğim ayrı bir dünya..

Huzurumsun.

 
 İçinde sevgiyi barındıran her şarkı, özlem kokan her sözcük sanadır gönlümde.. Ya da senin adına kendime armağanımdır, sen bilmezsin.

Gülen yüzümsün.


Yüreğimden dilime uzanan en güzel sözcükler senindir.. Hayatı adım adım seninle yaşamaktır dileğim..-ki bütün yollar sanadır..
 

Pusulamsın.


Herşey seninle anlamlı ama sana ''herşeyim'' dersem, tüm dünyayı unuturum.. Ve tüm dünyayı unutursam biz'i tüketirim! Oysa hayat seninle olmalı, sevgiyi boğmadan.. -ki biz'e dair herşey, hiçbirşey olma ihtimaline uğramamalı.. 

Sonsuzluğumsun.


Çünkü; aşk'a ömür biçmeye çalışan her sese inat, sonsuza dek sürebileceğine inanan bir kalbim var benim.
Belki de delinin tekiyim ben! -ki aşk başlı başına delilik değil mi?.. 
 
 
 
 
 
*Simla